Kalem Köyü
Kanyon Geçişi
Kuzen Ulaş ile
bir iki aydır konuştuğumuz Muğla bölgesi kanyonlarını geçme
projesinin ilk adımını en sonunda atabildik ve geçen pazar günü
Ören taraflarındaki Kalem Köyü Kanyonuna girdik.Kanyonun adından
emin olmadığım için şimdilik Kalem Kanyonu diyeceğim.
Aslında
niyetlendiğimiz kanyon hemen yan taraftaki başka bir kanyon imiş,
hatta bu kanyonu daha önce geçen Akut Bodrum sorumlusu Saadettin
Uslu'dan ayrıntılı tarifler bile aldık ama girişleri
karıştırınca kendimizi 10 küsür saat sürecek bir geçişle yüz
yüze buluverdik.
Geçişi elimizden
geldiği kadar belgelemeye ve ölçmeye çalıştık, ancak bir
noktadan sonra ipin ucu kaçtı.Arka arkaya gelen inişler, havanın
kararmaya başlaması, 10 derece civarında olduğunu tahmin ettiğim
suyun içinde geçen saatler bizi iyice yordu ve sonlara doğru bazı
inişlerin koordinatlarını almamaya başladık.Aslında bu çok da
önemli değil, zira kanyonun bir noktasından sonra geri dönmek
imkansız gibi bir hal aldığından inişlerin nerede olduğundan
ziyade nerelerden, nasıl istasyon kurulur, nasıl inilir daha önemli
olmaya başlıyor.
Yanımızdaki
Garmin gps ve Google Earth'e göre yaklaşık 3km'lik bir geçiş
olmuş.Tabi biz bunu ilk anladığımızda inanamadık çünkü 10
saati aşkın bir süre boyunca suların içinde, kayaların
tepesinde debelenince en az 10-12km yürümüşüz gibi hissettik ama
maalesef gerçek öyle değilmiş.
Hikayemiz 27 Mayıs
pazar günü 10:30'da Kalem Köyü yaylasında başlıyor.Yayla ile
köy arasında kalan, köylülerin İncirli Köprüsü dediği yerden
girişi yapıyoruz (37°06'20.60''K, 28°00'50.26''D)
İlk
1 saat sakin geçiyor, doğa güzel, hava güzel, akan suyun sesinden
başka gürültü yok.İlk saatin sonunda ilk inişe geliyoruz.Bu 6
metrelik rahat bir iniş aslında ancak hemen sağından dolaşmak
mümkün olduğu için ip açmaya uğraşmıyoruz ve çantaları iple
sarkıtıp patikadan devam ediyoruz.
Genel olarak
yayvan bir dere yatağı içerisinde, çok fazla zorlanmadan devam
ediyoruz.Arada aşılması nispeten zor kayalar ya da su engelleriyle
karşılaşsak da yürüyüş rahat.Tabi henüz başımıza
geleceklerden habersisiz ve keyfimiz yerinde.
Başlarda
suyun yatağı geniş ve yürüyüş rahat
|
Bir 45 dakika
kadar daha sakin sakin yürüdükten sonra 4 metrelik ikinci iniş
noktasına geliyoruz.Burada da iniş kolay olsa da gene sağ taraftan
geçmek mümkün olduğu için ip açmak yerine patikadan geçmeyi
tercih ediyoruz.
İnişin hemen
dibinde ufak bir gölet ve açıklık var, öğlen yemeğini burada
yemeye karar veriyoruz.Günün geri kalanında ıslanmaya pek şansım
olmayacağını düşündüğümden suya giriyorum.Buzzz gibi ama iyi
geldi gene de.Gerçi gelecek 8 saatin suda geçeceğini bilsem gene
de girer miydim? Sanmam.
Az
mola..
|
Neyse, yemekten
sonra biraz dinlenip yola devam ediyoruz.Çok gitmeden kanyonun
yapısı değişmeye başlıyor.Duvarlar yükseliyor, birbirine
yaklaşıyor.Suyun derinliği ve akış hızı artıyor.Bu noktada
bir uyarı yapmak lazım, ilk inişle beraber geri dönmek zorunda
kalacaklarından, yanında teknik malzeme olmayanların bu noktadan
sonra devam etmesi çok anlamlı değil.Çok geçmeden yine sağından
dolaşmaya çalıştığımız bir kaya bloğundan geçmek için sağa
doğru tırmandıktan sonra iniş için istasyon kurmamız gerektiğin
görüyoruz, yamaçtaki ağaçların birinden emniyet alıp
iniyoruz.Tam takımları çıkarıp duffle bag'e koyduğumuz sırada
hemen başka bir iniş daha..
Ne
ilk gölet, ne de son
|
Zaten iniş ardına
iniş, bu geçişin genel hikayesi, o yüzden teknik malzeme ve ip
inişi konularına hakim olmayanların belli bir noktadan ileri
gitmeleri mümkün değil.
Su
soğuk
|
Gittikçe değişen
kaya yapısı ile beraber kanyonun açıklığı da iyicene
daralıyor.Hatta kimi yerlerde gps ve gsm sinyali dahi alamıyoruz.
Yavaş yavaş
inişlerin karakteri de değişmeye başlıyor, ilk başlarda 6m
civarında kolay emniyet alınan, kolay inilen duvarlar gelirken,
ilerledikçe 16m'lik inişler, emniyet alacak nokta olmadığı için
duvara sikke çakmamızı gerektirecek inişler gibi güzel çeşitler
de sıraya diziliyor.İnişlerin neredeyse tamamı suya yapılıyor
ve bu noktalarda su derin olduğu için emniyetten çıkmak da çok
kolay olmuyor.
İnişlere
devam..
|
Bir de tüm
duvarlar son derece kaygan olduğu için ayak basmak da pek kolay
değil.
Geçişin geri
kalanında 6-10m arasında değişen 3-4 iniş daha yapıyoruz.Her
birinde istasyon kur, çantaları indir, in, toparlan derken bayağı
bir vakit kaybediyoruz.
Kimi
yerlerde duvarlar hem dar hem de yüksek
|
Havanın hafiften
kararmaya başlaması ile kanyon da tekrardan değişiyor.Kimi
yerlerde 7-8m'ye kadar inen açıklık genişliyor, 60-70m'yi bulan
duvarlar iyice alçalıyor.Ancak hala gsm sinyali yok o yüzden de
kimseye haber veremiyoruz.Planlarımıza göre 3-4 saat içinde
kanyonu bitirmiş olmayı hedeflediğimizden, kimse bu kadar geç
kalmamızı da beklemiyor tabii.
Yapacak bir şey
olmadığından tam gaz yola devam.
İnişler
inişler inişler
|
Artık tam
telaşlanmaya başlayacakken sağda solda ufak tefek çöp ve kıyafet
atıkları görmemizle içimiz rahatlıyor.Çöp demek medeniyet
demek, kanyonun sonu geliyor demek.En azından biz o anda öyle
zannediyoruz.
Kanyon iyice
genişlediğinden ve bir süredir herhangi bir inişle de
karşılaşmadığımızdan sağdan tarlaların içine giren bir
patikaya sapıp kanyondan çıkıyoruz (37°05'25.02''K,
28°00'23.25''D)
Az ileride evler
ve sesler var.Artık alacakaranlık çöktüğünden köpekleri
kollayarak köye giriyoruz.Hemen ilerideki bir çobana seslenip
nerede olduğumuzu sorduğumuzda aldığımız cevap günün bombası
oluyor: "Kalem Köyü".
Tam 10 saat önce
az üstünden kanyona girdiğimiz köye geri dönmüşüz.Bir süre
aramızda "alacakaranlık kuşağı" esprileri döndürdükten
sonra bizi arabayı bıraktığımız yere atabilecek birilerini
aramaya başlıyoruz ve nasıl olupta Kalem Köy'üne geldiğimizin
gizemini çözmeyi erteliyoruz.
Tabi hemen
telefonlar ediliyor, merakta kalanlar rahatlatılıyor.Akut Bodrum
lideri Sadettin abiden köyün muhtarını tanıdığını, selamını
iletirsek bize yardımcı olacağı bilgisini de alıp o gazla köy
kahvesini buluyoruz.
Biz birer çay
içene kadar kendisi geliyor ve kendi arabası ile bizi arabamızı
bıraktığımız yere götürüyor.
Ağlamak istiyoruz
zira köyden arabaya tam 4 dakikada vardık.
Ya sabır deyip
arabaya atladığımız gibi tapagaz Bodrum..
Ertesi akşam gps
ve benim android telefonumdaki route track datalarını google earth
üzerinden karşılaştırınca acı gerçek kesinleşiyor; gerçekte
yürüdüğümüz mesafe 3km civarında.
10 saate 3km
yürümüş olmak inanılmaz olsa ve biraz utansam da her inişte
yarım saate, kimilerinde ise 1 saate yakın vakit harcadığımızı
düşününce, 7-8 saat civarında suların içinde ilerlemek zorunda
kaldığımızı da eklersek bence çok da kötü bir süre değil.
Zaten amaç zamana
karşı bir mesafe yapmak değil, kanyonu başından sonuna
geçmekti.Gerçi o amacında yanına yaklaşamadık ama çok zevkli
ve yorucu bir gün geçirdik.Şimdi hedef aynı rotayı tekrar yapmak
ama bu sefer Ören'e kadar gitmeye niyetliyiz.
Yapmalı,
Yapmamalı
Yaptığımız tek
kanyon geçişi bizi bu konuda exper yapmaz ama yine de ilk defa
deneyecekler için, ilk defa deneyenler ne hatalar yapıyor onları
yazabiliriz sanırım;
Planlama;
Girişleri
karıştırıp hedeflediğimiz son derece kolay kanyon yerine
böylesine zor bir kanyona girdik ve teknik tecrübemiz olmasaydı bu
satırları bu kadar keyifli yazıyor olmayabilirdim.O yüzden
planlama ve bilgi toplama kısmı çok önemli.Mümkün olduğu kadar
gps koordinatları vermeye çalışıyoruz ki gidecek herhangi biri
olursa sıkıntı çekmesin.
Malzeme;
Teknik malzeme bu
işin olmazsa olmazı.Bu tip bir kanyonda ilerlemenin başka bir yolu
yok.Tabi malzeme hakimiyeti de önemli.Sadece ip ve harness alıp
giderseniz 3. inişte nasıl geri dönecem şimdi diye düşünmeye
başlarsınız.Kaya boltları ve çekici,sikke, takoz mutlaka olmalı.
Ayrıca kılık
kıyafet de önemli.Ben üşümeme gibi doğal bir yeteneğe sahip
olduğumdan 8 saat o suyun içinde bir şortla durabildim.Ama
Ulaş'ın wet suiti olmasaydı ne olurdu bilmiyorum.
İyi bir bot,
kolay kuruyan kumaştan kalın bir pantolon, su geçirmez kılıflar,
varsa duffle bag.
Bunlar haricinde
dağ ve kampa giderken yanınızda olması gereken malzemelerle
ilgili herhangi bir şey yazmıyorum.Böyle bir kanyona girmeyi
düşünüyorsanız zaten yanınıza neleri almanız gerektiğini az
çok biliyorsunuzdur.
Yiyecek, içecek;
Sanmam ki Ulaş
bir daha gittiğimizde yanında bir kavanoz nutella ya da 3 tane kutu
kola taşısın.Siz de taşımayın.Yüksek karbonhidrat içeren
gıdalar ve sıvılar bu tür geçişlerde en önemli enerji
ihtiyacınız olacaktır.Karbonhidrat sıvısı olarak sporcu
içecekleri işinizi görür.Ayrıca kuruyemiş sık sık ve az az
tüketirseniz enerjinizi yüksek tutmaya yardımcı olur.
Su ihtiyacı
problem, zira 10 saatlik yürüyüşte 3lt civarında su yeterli olur
diye düşünüyorum, ancak 3lt taşımak için az bir miktar
değil.Yine de mecburen çantaya atıyoruz.
Polen alerjisi
olanların bu aylarda böyle bir yere girmeleri intihar gibi olur
herhalde.Kimi yerde öksürmekten nefes alamaz hale geldik,
boğazımızda devamlı bir yanma hissi ve burun akıntısı da
cabası.Çok dikkatli olmak lazım.
Sanırım kabaca
ana hatlar böyle.İlerleyen haftalarda diğer kanyonlara da girdikçe
bu listeleri revize etmeyi düşünüyorum.Böylece hem genel
hatlarıyla hem de her kanyona özel malzeme ihtiyaçları
belirlenebilir.
Umarım bir
sonraki kanyonu geçmekte, yazmakta bu kadar zevkli olur.